Hepimiz bunu yapıyoruz. Bir sınava çalışmak, ev geliştirme projesini bitirmek ya da kilomuza dikkat etmeye başlamak gibi yapmaktan hoşlanmadığımız şeyleri ertelemek, insanın doğasında vardır. Her zaman bir bahane bulabiliriz. Şimdi, zamanı farklı kılmanın tam zamanı. Hedefinize kendi kendinize ulaşmanıza yardımcı olması için bu kitabı aldınız. Kendinizi diyet yapma, yeme tarzınızı değiştirme ya da her ikisi hakkında da eğitmek istiyorsanız, ben yardım etmek için...
Yeme alışkanlıkları, sürekli yinelenen öğrenilmiş davranışlar sonucunda edinilir. Bu alışkanlıklardan vazgeçmek çoğu zaman zordur çünkü yıllarca durmadan tekrarlanırlar. Her sabah kahve içmek, öğün sonrasında tatlı yemek ya da film izlerken patlamış mısır yemek, yeme alışkanlığına birkaç örnektir. İnsanlar, rol modelleri olan yetişkinler ve bakıcıları tarafından eğitildikleri için alışkanlıklarını bebeklik yıllarından itibaren şekillendirirler. Yiyecek türleri, bu yiyeceklerin nerelerde yeneceği, atıştırma seçenekleri ve egzersiz biçimleri...
İnsanların çoğu, bedenlerinin ihtiyacı olandan daha fazla gıda tüketmelerinden ya da bedenin harcaması gereken enerjiden daha az enerji harcamalarından dolayı obez olurlar. Bu, çok fazla yemek, çok az egzersiz yapmak ya da ikisinin birleşiminden meydana gelir. Kalıtsal ve genetik etkenler Az sayıda kişi için şişmanlamada kalıtsal ve genetik yapının da rolü vardır. Genetik yapıdaki bozuklukların nedeni, insan metabolizmasının olması gerekenden daha yavaş çalışması anlamına...
Yemek yeme alışkanlıklarımızın yiyeceğe karşı duyulan biyolojik gereksinmeyle az da olsa ilgisi vardır. Kendi rahatlığımız ve tembelliğimiz gibi nedenlerden ötürü belli bazı yiyecekleri tüketiriz. Gereksiniminiz olan yiyeceklerden kendinizi mahrum etmeden aşın yemek yeme alışkanlığınızdan kendinizi arındırın. İşte bununla ilgili güçlü bir strateji: Yemeklerinizi yerken hafif müzik dinleyin, böylelikle daha uzun sürede yersiniz ve bunun sonucunda da daha az yemiş olursunuz. John Hopkins Üniversitesi...
Portakal dahil birçok meyvede bulunan C vitamininin damar tıkanıklıklarına iyi geldiği ve tansiyon düşürücü özelliğe sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Düzenli tüketilen C vitamininin kalp krizi, felç ve erken ölüm riskini azalttığı saptanmıştır. John, Güneybatı Teksas'taki bir turunçgiller çiftliğinde doğmuştu. Çiftçilik deneyimlerinin iyisini ve kötüsünü hâlâ hatırlamaktadır. Birkaç kuşaktan beri ailesi çiftçilik yapıyordu ama iş meslek seçimine geldiğinde John çiftlikten ayrılıp öğretmen olmaya karar...
Sebze yemekten hoşlanmayanlar için sebzelerin gelecekte daha lezzetli olacakları müjdesini verebiliriz. Bunu nereden mi biliyoruz? Bu bir bilimkurgu olmadığı gibi burada bir zaman makinesi de söz konusu değildir. Tersine, lezzet kavramlarının zamanla değişeceğine ve sebzelerin yaşlandıkça bizlere daha lezzetli geleceğini biliyoruz.
“Çoğu insan sebze sevmez ve olaya bitkilerin açısından baktığımızda da duygular karşılıklıdır,” diyor Washington Üniversitesi Beslenme Dalı Programı’nın yöneticisi olan Dr. Adam Drewnowski. Lezzetli yiyeceklere olan talebimizin iyi beslenmeye olan gereksi-mimizle atbaşı gittiği yaptığı araştırmada ortaya çıkarmıştır.
“Bitkiler kendilerini acı tatlar içeren toksinler yayarak korurlar. Düşük miktarlardaki fenol gibi bizler için iyi oldukları kanıtlatmış diğer kimyasal maddeleri içerirler.”
Acı tatlardan hoşlanmamamız doğaldır. İnsanlar ve diğer hayvanlar bozuk ya da zehirli yiyecekleri acı ve ekşi tatlarla bağdaştırır. Yıllardan beri imalatçılar bu istenmeyen tatlan yok ederek ana besin değerlerini bozmadan yiyecekleri piyasaya sunmaktadırlar.
Buradaki önemli unsur acımtırak ama sağlıklı yiyeceklerin hazırlık aşamasında daha lezzetli olmasına önem vermektir, diyor Dr. Drewnowski. Akdeniz mutfağından bazı ipuçlannı almamızı da öneriyor. Tatlan acımtırak olan sebzeleri bir tutam tuz ve zeytinyağla pişirmeyi denemelisiniz. Zeytinyağı acımtırak tadı yok eder ve yararlanm da yiyeceklere katar.
Dr. Drewnowski, acımtırak tatlara olan duyarlılığımızın yaşla birlikte ortadan kalkacağını ya da azalacağını söylüyor. “İşin garibi, insan yaşlandıkça daha çok sebzeden hoşlanmaya başlıyor.”
Washington Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, lezzet kavramlarımız yaşla birlikte değişmektedir. Acımtırak tatlara olan duyarlılığımızın da zamanla azaldığı saptanmıştır. Bu da yaşlandıkça daha sağlıklı yiyeceklere yönelmemizi sağlamaktadır. On yaşlı kişiden sekizi yeşil sebzeleri, lifli yiyecekleri, greyfurt ve limon gibi ekşi meyveleri yeğlediklerini söylemişlerdir.
B vitaminin bir göstergesi olan yapraklan zengin yiyecekler felç ve kalp hastalıkları riskini azaltmaktadırlar. Günde iki kez domates, ıspanak, kıvırcık salata, benekli fasulye, küçük kuru fasulye ya da fasulye gibi yeşil yapraklı sebzelerle tahıl ürünleri kalp hastalıklan ve felce neden olacak amino asit düzeylerini düşürür.
Tulane Üniversitesi araştırmacıları, günde iki öğün yeşil yapraklı yiyecekleri tüketen kişilerin diğerlerine oranla felç olmasının yüzde 20 ve kardiovasküler hastalıklara yakalanmalarının da yüzde 13 azaldığını ileri sürmektedirler. Ne yazık ki, yetişkin Amerikalıların yalnızca yüzde 32’si her gün bünyeleri için gerekli besinlerle beslenmektedirler.