Beslenme
Vücudumuzun gelişme, büyüme, varlık ve aktivitesini sürdürmek için oksijen, su, temel olarak karbonhidrat ve yağdan oluşan enerji verici maddeler, protein, vitaminler ve minerallere ihtiyacı vardır. Hayatımızı sürdürebilmek için beslenmek zorundayız. Vücudumuza aldığımız besinlerle organlarımızın çalışması için gerekli enerjiyi sağlarız. Günlük yaşantımızı sürdürmek için besinlerin yakılmasıyla açığa çıkan enerjiyi yani kaloriyi kullanırız. Değişik yapıdaki yiyeceklerin vücutta yakılmasıyla farklı miktarlarda enerji açığa çıkar. Bunun için sağlıklı olan ya da bir hastalığı olan herkesin besinler ve beslenme hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Temel besin maddeleri olan; proteinler, karbonhidratlar ve yağlar ile yaşamımız için gerekli olan; su, tuz, mineral ve vitaminler hakkında en azından temel bilgileri bilmeliyiz.
Proteinler
Karbonhidratlar
Yağlar
Su ve Mineraller
Vitaminler
Proteinler
Vücudun yapı tasları olan aminoasitlerden oluşan, büyüme ve gelişmenin sağlanması, doku-ların onarımı ve vücut savunması için en önemli besin türüdür. Et, süt, yumurta, yoğurt ve peynirde bulunan hayvansal proteinler, kurubaklagiller (fasulye, bakla, nohut, mercimek), buğday, patates ve pirinçte bulunan bitkisel proteinlerdir. Hayvansal proteinler daha yarar-lıdırlar. Bu nedenle ortalama bir diyette hayvansal ve bitkisel proteinler birlikte kullanılmalıdır. Proteinin en etkin biçimde kullanılması için hem karbonhidrat hem de yağ içeren bir diyetle alınması gerekir. Proteinler vücutta değişik görevler için kullanıldıktan sonra yıkılırlar ; üre ve kreatinin gibi bazı maddeler açığa çıkar. Bu maddeler vücut için zararlıdır ve sağlıklı kişilerde böbrekler tarafından idrarla atılır. Böbrek yetersizliği varsa bu maddeler yeterince dışarı atılamaz ve kanda birikir. Bu nedenle böbrek hastalarında protein kısıtlaması yapılır. Yağların ve karbonhidratların yıkılmasında böyle bir problem yoktur. Sağlıklı bir kişinin bir günde alması gereken protein miktarı yaklaşık olarak kg başına 1 gr kadardır. Bebekler ve büyüme çağındaki çocuklarla, buluğ çağındaki gençler ve gebeler için günlük alım miktarı kg başına 2 gr olmalıdır.
Karbonhidratlar
Yağlar ile birlikte vücuda enerji sağlamak için kullanılır. Gereğinden fazla alınan karbonhidratlar vücudumuzda yağa dönüşür ve bu şekilde depolanır. Karbonhidratların gıdadaki kaynağı patates, pirinç ve tahıllardır (Ekmek, pilav, makarna, bisküvi, şeker, pirinç, patates, fasulye ve nohut gibi). Sebze ya da meyvelerde de bulunan besin türüdür. Bitkisel gıdalarda fazla miktarda lif(posa) vardır. Bu lifler kabızlığı, barsak tümörlerinin gelişimini ve kan yağlarının yükselmesini önlemede çok yararlıdır. Ortalama bir diyetle alınan kalorinin % 50 veya daha fazlası karbonhidratlarla karşılanmakta olup günlük alım miktarı 250-500 gr'dır. Fakat çoğunlukla bundan daha fazla miktarda karbonhidrat yenilmektedir.
Yağlar
Günlük kullanımda yağ alımının asıl amacı vücuda enerji sağlamaktır. Hayvansal yağlar (tereyağ, margarin, yumurta, süt ve süt ürünleri) ve sıvı bitkisel yağlar ile kırmızı et, tavuk ve balık gibi gıdalarda bulunan yağları kullanırız. Sağlıklı bir erişkin günde yaklaşık 60 gr kadar yağ almalıdır. Yağlar vücutta deri altında ve karın zarında depolanır. Yağların kendi içinde pek çok alt grubu vardır. Adı en fazla geçen kolesteroldür. Kolesterol vücudumuzda çok önemli görevleri olan özel bir yağdır. Karaciğerde yapılır ve aynı zamanda dışardan yiyeceklerle de alınır. Kan kolesterol düzeyi %200 mg'nın altında olmalıdır. Bu miktarı aşınca damar sertliği, kalp krizi ve felçler için önemli risk oluşturur. Alınan kolesterol miktarını azaltmak için yemeklerde ve öğünlerde tereyağı yerine bitkisel sıvı yağlar seçilmelidir. Vücut enerjiyi büyük tasarrufla kullanan bir sistemdir. Karbonhidrat, yağ veya protein halinde alınan fazla kalori yağ halinde depolanır. Bu kural kesindir ve şişmanlığın temelini oluşturur. Kalori alımı kısıtlandığında kilo kaybedilmekte olup orta derecede egzersiz yapıldığında enerji üretimi artar. Kalori alımı kısıtlandığında iyi kalitede protein ile gereken vitamin ve minerallerin sağlanması önem taşır. Uygun diyet listesi doktorunuz tarafından yazılmalıdır.
Su Ve Mineraller
Su ve mineraller (sodyum, potasyum, klor, kalsiyum, fosfor, demir, magnezyum, çinko, iyot, flor, kükürt, vb.) organlarımızın düzenli ve sağlıklı çalışabilmesi için gereklidir.
Su
Tuz
Potasyum
Kalsiyum
Fosfor
Demir
Vitaminler
Vücut tarafından yapılmayan fakat vücudun normal işlevlerinin sürdürülmesi için dışardan alınması gereken besin maddeleridir. A, D, E, K, C ve B grubu (B1, B2, B6, B12).
Vitamin A
Vitamin D
Vitamin E
Vitamin K
Vitamin C
Vitamin B (B Grubu Vitaminler: B1, B2, B6, B12) tıklayınız...
Su
Vücudumuzun yarıdan fazlası sudur. Su hem organların yapısında yer alır hem de kanın sıvı kısmını oluşturur. İnsanlar haftalarca aç kalabildikleri halde, susuzluğa birkaç günden fazla dayanamaz.
Vücudumuza değişik besin ve sıvı gıdalarla aldığımız su; idrar, dışkı, solunum ve terleme ile atılır. Sağlıklı kişilerde alınan ve atılan sıvılar arasında bir denge vardır. Eğer alınan sıvı yeterince atılamazsa vücutta su birikir. (Bu durum en sık böbrek yetersizliğinde görülür.) Bunun sonucu olarak el, ayak, gözkapakları ve vücudun değişik yerlerinde şişlikler belirir ve başta nefes darlığı olmak üzere değişik organlara ait hastalık belirtileri ortaya çıkar. Eğer tam tersine kaybedilen sıvı çok fazla ise (ishal ve şiddetli kusma) ve bunu karşılayacak sıvı alınmaz ise tansiyon düşüklüğü, idrar miktarının azalması, ileri derecede halsizlik ve şuur bulanıklığı gibi belirtiler görülür.
Vücudumuzdaki suyun gerek fazlalığı, gerekse eksikliği belli bir süre içinde tedavi edilmez ise hayati tehlike ortaya çıkar.
Tuz
Tuz, vücudumuzdaki suyun dengesine (alınmasına, atılmasına ve vücut içinde dağılmasına) katkıda bulunur. Kan basıncının belirli düzeylerde tutulmasını sağlar ve değişik organların görev yapmasında hayati rol oynar. Vücudumuzdaki tuz dengesini ayarlayan en önemli organ böbreklerimizdir. Sağlıklı böbrekler besinlerle alınan tuz miktarına göre idrarla atılan tuzu artırıpazaltarak dengeyi sağlar. Kandaki tuz miktarının kısa süre içinde normale göre çok artması veya azalması;şuur bulanıklığı, kas krampları ve havale nöbetleri gibi belirtilere yol açar. Tuz yediğimiz besinlerin içinde mevcuttur. Yemeklere veya içeceklere ayrıca eklenen fazladır. Bir günde alınan tuz miktarı coğrafi yöreye ve yemek alışkanlıklarına göre büyük farklılıklar gösterir. Ortalama olarak 6-10 gr dolayındadır.
Tuz, vücutta suyu tutan bir madde olduğundan vücuttaki tuz miktarının artması su miktarını arttırır. Bu nedenle bazı kalp, böbrek ve karaciğer hastalarında ve yüksek tansiyonlu hastalarda tuz miktarı kısıtlanmalıdır.
Hafif derecede tuz perhizi; ekmek tuzsuz yenir, yemeklere normal miktara tuz katılır, fazla tuzlu besinler (turşu, konserve...) yenmez. Günlük tuz tüketimi 4-4.5 gr olur.
Orta derecede tuz perhizi; ekmek tuzsuz yenir, yemeklere tuz atılmaz, çok az tuz içeren besinler seçilir. Günlük tuz tüketimi 2-3 gr olur.
İleri tuz perhizi; öncelikle meyve ve meyve suları vardır. Gıda maddelerindeki tuzu azaltmak için besinler iyice yıkanır ve su içinde bırakılıp sonra kullanılır. Günlük tuz miktarı 1 gr ve altındadır. Bu perhiz uzun süreli kullanım için uygun değildir.
Potasyum
Kanda bulunan özel tuzlardan biridir. Kaslarımızın kasılmasında çok önemli rol oynar. (özellikle kalp kasının kasılması). Kandaki potasyum seviyesinin belirli düzeylerde bulunması şarttır. Düşmesi ya da yükselmesi tehlikelidir. Potasyum böbreklerden süzüldüğünden böbrek yetersizliğinde kandaki seviyesi yükselir; bu durumda halsizlik, iştahsızlık, adale kuvvetsizliği ve felçler görülür, çok yükselmesi durumunda kalp aniden durabilir. Bu nedenle özellikle böbrek hastalarının besinlerdeki potasyum miktarına dikkat etmeli ve mutlaka bilgi sahibi olmalıdır.
Kalsiyum
Vücutta en bol bulunan mineral element olup kemiklerimizin ve dişlerimizin yapısında yer alır. Kanın pıhtılaşmasında rol alan ve kaslarımızın kasılmasını sağlayan önemli bir maddedir. Kalsiyumun emilimi D vitaminine bağımlıdır. Bu vitamin , parathormon ve kalsitoninle beraber etki yaparak kan ve vücut sıvılarındaki kalsiyum yoğunluğunu düzenler. Beslenmeyle alınan kalsiyum miktarının az olması halinde kemiklerden kalsiyum çekilerek kandaki kalsiyum seviyesi ayarlanır. Böbrek hastalarında yeterli miktarda D vitamini yapılamadığından vücutta kalsiyum eksikliği oluşur. Bunun sonucu kaslarda istemsiz kasılmalar ile şuur bozukluğu olur,uzun dönemde kemik yapılarında zayıflık ortaya çıkar. Kalsiyumun normalden daha yüksek olması durumunda da iştahsızlık, bulantı, kusma, şuur bulanıklığı ve kas zaafı görülür. Günlük alınması gereken miktar 0.5-1 gr dır. Başta süt, peynir ve yoğurt olmak üzere değişik gıdalarla alınır.
Fosfor
Kalsiyum ile birlikte kemiklerin dayanıklı olmasını sağlar. Tüm organların çalışması için gerekli enerji sağlanmasında önemli rol alır. Fosfor besinlerle vücuda girer; fazlası böbrekler tarafından idrarla atılır. Böbrek yetersizliğinde fazlası atılamadığından vücutta birikir Başta hayvansal kaynaklı gıdalar ve bakliyat olmak üzere değişik gıdalarda da çok yaygın bulunur.
Demir
Kan yapımında çok önemli rol oynar. Değişik besinler ile alırız. Demir alımı azlığında veya kaza, ameliyat, değişik sebeplere bağlı kanamalarda demir eksikliği gelişir ve bunun sonucu olarak kansızlık, iştahsızlık, yutma güçlüğü, tırnak kırılması ve çocuklarda büyüme, gelişme geriliği belirtileri ortaya çıkar. Bazen çok nadirde olsa demir fazlalığı oluşur. Bu durum da hücre harabiyetine yol açar. Bilinçli bir beslenme ile dengelenebilir. Normalde günlük demir alımı 1 mg, bayanlarda (hamile, çocuk emziren ve adet gören) 2-3 mg dır.
Vitamin A
Normal büyüme, üreme, kemik ve diş gelişimi için gerekli bir vitamindir. Gözlerin sağlığını koruduğu gibi, idrar yolları ve solunum yolları enfeksiyonlarında bedenin direncini artırır. A vitamini en çok balık yağında, süt yağında, yumurta sarısında ve karaciğerde bulunur. Sarı renkli sebze ve meyveler (havuç, patates, armut, kayısı, domates, portakal, erik, şeftali, kırmızı biber) ile yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, kereviz, maydanoz, marul) barsakta A vitaminine dönüşen pigmentler içerir. Erişkinlerde karaciğerde depolanır. Çocuklarda depolanmadığından eksiklik belirtileri ortaya çabuk çıkar. Gece körlüğü, enfeksiyonlara aşırı duyarlılık ve kas iskelet sisteminde gelişme geriliği, böbrek taşları ve ciltte dökülmeler eksikliğinde görülür. Böbrek yetmezliği gelişmiş hastalarda kan A vitamini düzeyi yüksektir. Bundan dolayı bu hastaların A vitamini almaları zararlı olabilir.
Vitamin D
Bu vitaminin doğal kaynağı güneş ışığının deriye olan etkisidir. Günlük tavsiye edilen alım miktarı 400 IU dur. D vitamini eksikliğinde kalsiyum emilimi yetersiz olup ve hem kalsiyum hem de fosfat kaybedilir. Bu durumda kemik hastalıklarına, kırılmalara ve iskelet sistemini etkileyerek raşitizm hastalığına neden olur. Ayrıca yeni araştırma sonuçlarına göre de D
Vücudumuzun gelişme, büyüme, varlık ve aktivitesini sürdürmek için oksijen, su, temel olarak karbonhidrat ve yağdan oluşan enerji verici maddeler, protein, vitaminler ve minerallere ihtiyacı vardır. Hayatımızı sürdürebilmek için beslenmek zorundayız. Vücudumuza aldığımız besinlerle organlarımızın çalışması için gerekli enerjiyi sağlarız. Günlük yaşantımızı sürdürmek için besinlerin yakılmasıyla açığa çıkan enerjiyi yani kaloriyi kullanırız. Değişik yapıdaki yiyeceklerin vücutta yakılmasıyla farklı miktarlarda enerji açığa çıkar. Bunun için sağlıklı olan ya da bir hastalığı olan herkesin besinler ve beslenme hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Temel besin maddeleri olan; proteinler, karbonhidratlar ve yağlar ile yaşamımız için gerekli olan; su, tuz, mineral ve vitaminler hakkında en azından temel bilgileri bilmeliyiz.
Proteinler
Karbonhidratlar
Yağlar
Su ve Mineraller
Vitaminler
Proteinler
Vücudun yapı tasları olan aminoasitlerden oluşan, büyüme ve gelişmenin sağlanması, doku-ların onarımı ve vücut savunması için en önemli besin türüdür. Et, süt, yumurta, yoğurt ve peynirde bulunan hayvansal proteinler, kurubaklagiller (fasulye, bakla, nohut, mercimek), buğday, patates ve pirinçte bulunan bitkisel proteinlerdir. Hayvansal proteinler daha yarar-lıdırlar. Bu nedenle ortalama bir diyette hayvansal ve bitkisel proteinler birlikte kullanılmalıdır. Proteinin en etkin biçimde kullanılması için hem karbonhidrat hem de yağ içeren bir diyetle alınması gerekir. Proteinler vücutta değişik görevler için kullanıldıktan sonra yıkılırlar ; üre ve kreatinin gibi bazı maddeler açığa çıkar. Bu maddeler vücut için zararlıdır ve sağlıklı kişilerde böbrekler tarafından idrarla atılır. Böbrek yetersizliği varsa bu maddeler yeterince dışarı atılamaz ve kanda birikir. Bu nedenle böbrek hastalarında protein kısıtlaması yapılır. Yağların ve karbonhidratların yıkılmasında böyle bir problem yoktur. Sağlıklı bir kişinin bir günde alması gereken protein miktarı yaklaşık olarak kg başına 1 gr kadardır. Bebekler ve büyüme çağındaki çocuklarla, buluğ çağındaki gençler ve gebeler için günlük alım miktarı kg başına 2 gr olmalıdır.
Karbonhidratlar
Yağlar ile birlikte vücuda enerji sağlamak için kullanılır. Gereğinden fazla alınan karbonhidratlar vücudumuzda yağa dönüşür ve bu şekilde depolanır. Karbonhidratların gıdadaki kaynağı patates, pirinç ve tahıllardır (Ekmek, pilav, makarna, bisküvi, şeker, pirinç, patates, fasulye ve nohut gibi). Sebze ya da meyvelerde de bulunan besin türüdür. Bitkisel gıdalarda fazla miktarda lif(posa) vardır. Bu lifler kabızlığı, barsak tümörlerinin gelişimini ve kan yağlarının yükselmesini önlemede çok yararlıdır. Ortalama bir diyetle alınan kalorinin % 50 veya daha fazlası karbonhidratlarla karşılanmakta olup günlük alım miktarı 250-500 gr'dır. Fakat çoğunlukla bundan daha fazla miktarda karbonhidrat yenilmektedir.
Yağlar
Günlük kullanımda yağ alımının asıl amacı vücuda enerji sağlamaktır. Hayvansal yağlar (tereyağ, margarin, yumurta, süt ve süt ürünleri) ve sıvı bitkisel yağlar ile kırmızı et, tavuk ve balık gibi gıdalarda bulunan yağları kullanırız. Sağlıklı bir erişkin günde yaklaşık 60 gr kadar yağ almalıdır. Yağlar vücutta deri altında ve karın zarında depolanır. Yağların kendi içinde pek çok alt grubu vardır. Adı en fazla geçen kolesteroldür. Kolesterol vücudumuzda çok önemli görevleri olan özel bir yağdır. Karaciğerde yapılır ve aynı zamanda dışardan yiyeceklerle de alınır. Kan kolesterol düzeyi %200 mg'nın altında olmalıdır. Bu miktarı aşınca damar sertliği, kalp krizi ve felçler için önemli risk oluşturur. Alınan kolesterol miktarını azaltmak için yemeklerde ve öğünlerde tereyağı yerine bitkisel sıvı yağlar seçilmelidir. Vücut enerjiyi büyük tasarrufla kullanan bir sistemdir. Karbonhidrat, yağ veya protein halinde alınan fazla kalori yağ halinde depolanır. Bu kural kesindir ve şişmanlığın temelini oluşturur. Kalori alımı kısıtlandığında kilo kaybedilmekte olup orta derecede egzersiz yapıldığında enerji üretimi artar. Kalori alımı kısıtlandığında iyi kalitede protein ile gereken vitamin ve minerallerin sağlanması önem taşır. Uygun diyet listesi doktorunuz tarafından yazılmalıdır.
Su Ve Mineraller
Su ve mineraller (sodyum, potasyum, klor, kalsiyum, fosfor, demir, magnezyum, çinko, iyot, flor, kükürt, vb.) organlarımızın düzenli ve sağlıklı çalışabilmesi için gereklidir.
Su
Tuz
Potasyum
Kalsiyum
Fosfor
Demir
Vitaminler
Vücut tarafından yapılmayan fakat vücudun normal işlevlerinin sürdürülmesi için dışardan alınması gereken besin maddeleridir. A, D, E, K, C ve B grubu (B1, B2, B6, B12).
Vitamin A
Vitamin D
Vitamin E
Vitamin K
Vitamin C
Vitamin B (B Grubu Vitaminler: B1, B2, B6, B12) tıklayınız...
Su
Vücudumuzun yarıdan fazlası sudur. Su hem organların yapısında yer alır hem de kanın sıvı kısmını oluşturur. İnsanlar haftalarca aç kalabildikleri halde, susuzluğa birkaç günden fazla dayanamaz.
Vücudumuza değişik besin ve sıvı gıdalarla aldığımız su; idrar, dışkı, solunum ve terleme ile atılır. Sağlıklı kişilerde alınan ve atılan sıvılar arasında bir denge vardır. Eğer alınan sıvı yeterince atılamazsa vücutta su birikir. (Bu durum en sık böbrek yetersizliğinde görülür.) Bunun sonucu olarak el, ayak, gözkapakları ve vücudun değişik yerlerinde şişlikler belirir ve başta nefes darlığı olmak üzere değişik organlara ait hastalık belirtileri ortaya çıkar. Eğer tam tersine kaybedilen sıvı çok fazla ise (ishal ve şiddetli kusma) ve bunu karşılayacak sıvı alınmaz ise tansiyon düşüklüğü, idrar miktarının azalması, ileri derecede halsizlik ve şuur bulanıklığı gibi belirtiler görülür.
Vücudumuzdaki suyun gerek fazlalığı, gerekse eksikliği belli bir süre içinde tedavi edilmez ise hayati tehlike ortaya çıkar.
Tuz
Tuz, vücudumuzdaki suyun dengesine (alınmasına, atılmasına ve vücut içinde dağılmasına) katkıda bulunur. Kan basıncının belirli düzeylerde tutulmasını sağlar ve değişik organların görev yapmasında hayati rol oynar. Vücudumuzdaki tuz dengesini ayarlayan en önemli organ böbreklerimizdir. Sağlıklı böbrekler besinlerle alınan tuz miktarına göre idrarla atılan tuzu artırıpazaltarak dengeyi sağlar. Kandaki tuz miktarının kısa süre içinde normale göre çok artması veya azalması;şuur bulanıklığı, kas krampları ve havale nöbetleri gibi belirtilere yol açar. Tuz yediğimiz besinlerin içinde mevcuttur. Yemeklere veya içeceklere ayrıca eklenen fazladır. Bir günde alınan tuz miktarı coğrafi yöreye ve yemek alışkanlıklarına göre büyük farklılıklar gösterir. Ortalama olarak 6-10 gr dolayındadır.
Tuz, vücutta suyu tutan bir madde olduğundan vücuttaki tuz miktarının artması su miktarını arttırır. Bu nedenle bazı kalp, böbrek ve karaciğer hastalarında ve yüksek tansiyonlu hastalarda tuz miktarı kısıtlanmalıdır.
Hafif derecede tuz perhizi; ekmek tuzsuz yenir, yemeklere normal miktara tuz katılır, fazla tuzlu besinler (turşu, konserve...) yenmez. Günlük tuz tüketimi 4-4.5 gr olur.
Orta derecede tuz perhizi; ekmek tuzsuz yenir, yemeklere tuz atılmaz, çok az tuz içeren besinler seçilir. Günlük tuz tüketimi 2-3 gr olur.
İleri tuz perhizi; öncelikle meyve ve meyve suları vardır. Gıda maddelerindeki tuzu azaltmak için besinler iyice yıkanır ve su içinde bırakılıp sonra kullanılır. Günlük tuz miktarı 1 gr ve altındadır. Bu perhiz uzun süreli kullanım için uygun değildir.
Potasyum
Kanda bulunan özel tuzlardan biridir. Kaslarımızın kasılmasında çok önemli rol oynar. (özellikle kalp kasının kasılması). Kandaki potasyum seviyesinin belirli düzeylerde bulunması şarttır. Düşmesi ya da yükselmesi tehlikelidir. Potasyum böbreklerden süzüldüğünden böbrek yetersizliğinde kandaki seviyesi yükselir; bu durumda halsizlik, iştahsızlık, adale kuvvetsizliği ve felçler görülür, çok yükselmesi durumunda kalp aniden durabilir. Bu nedenle özellikle böbrek hastalarının besinlerdeki potasyum miktarına dikkat etmeli ve mutlaka bilgi sahibi olmalıdır.
Kalsiyum
Vücutta en bol bulunan mineral element olup kemiklerimizin ve dişlerimizin yapısında yer alır. Kanın pıhtılaşmasında rol alan ve kaslarımızın kasılmasını sağlayan önemli bir maddedir. Kalsiyumun emilimi D vitaminine bağımlıdır. Bu vitamin , parathormon ve kalsitoninle beraber etki yaparak kan ve vücut sıvılarındaki kalsiyum yoğunluğunu düzenler. Beslenmeyle alınan kalsiyum miktarının az olması halinde kemiklerden kalsiyum çekilerek kandaki kalsiyum seviyesi ayarlanır. Böbrek hastalarında yeterli miktarda D vitamini yapılamadığından vücutta kalsiyum eksikliği oluşur. Bunun sonucu kaslarda istemsiz kasılmalar ile şuur bozukluğu olur,uzun dönemde kemik yapılarında zayıflık ortaya çıkar. Kalsiyumun normalden daha yüksek olması durumunda da iştahsızlık, bulantı, kusma, şuur bulanıklığı ve kas zaafı görülür. Günlük alınması gereken miktar 0.5-1 gr dır. Başta süt, peynir ve yoğurt olmak üzere değişik gıdalarla alınır.
Fosfor
Kalsiyum ile birlikte kemiklerin dayanıklı olmasını sağlar. Tüm organların çalışması için gerekli enerji sağlanmasında önemli rol alır. Fosfor besinlerle vücuda girer; fazlası böbrekler tarafından idrarla atılır. Böbrek yetersizliğinde fazlası atılamadığından vücutta birikir Başta hayvansal kaynaklı gıdalar ve bakliyat olmak üzere değişik gıdalarda da çok yaygın bulunur.
Demir
Kan yapımında çok önemli rol oynar. Değişik besinler ile alırız. Demir alımı azlığında veya kaza, ameliyat, değişik sebeplere bağlı kanamalarda demir eksikliği gelişir ve bunun sonucu olarak kansızlık, iştahsızlık, yutma güçlüğü, tırnak kırılması ve çocuklarda büyüme, gelişme geriliği belirtileri ortaya çıkar. Bazen çok nadirde olsa demir fazlalığı oluşur. Bu durum da hücre harabiyetine yol açar. Bilinçli bir beslenme ile dengelenebilir. Normalde günlük demir alımı 1 mg, bayanlarda (hamile, çocuk emziren ve adet gören) 2-3 mg dır.
Vitamin A
Normal büyüme, üreme, kemik ve diş gelişimi için gerekli bir vitamindir. Gözlerin sağlığını koruduğu gibi, idrar yolları ve solunum yolları enfeksiyonlarında bedenin direncini artırır. A vitamini en çok balık yağında, süt yağında, yumurta sarısında ve karaciğerde bulunur. Sarı renkli sebze ve meyveler (havuç, patates, armut, kayısı, domates, portakal, erik, şeftali, kırmızı biber) ile yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, kereviz, maydanoz, marul) barsakta A vitaminine dönüşen pigmentler içerir. Erişkinlerde karaciğerde depolanır. Çocuklarda depolanmadığından eksiklik belirtileri ortaya çabuk çıkar. Gece körlüğü, enfeksiyonlara aşırı duyarlılık ve kas iskelet sisteminde gelişme geriliği, böbrek taşları ve ciltte dökülmeler eksikliğinde görülür. Böbrek yetmezliği gelişmiş hastalarda kan A vitamini düzeyi yüksektir. Bundan dolayı bu hastaların A vitamini almaları zararlı olabilir.
Vitamin D
Bu vitaminin doğal kaynağı güneş ışığının deriye olan etkisidir. Günlük tavsiye edilen alım miktarı 400 IU dur. D vitamini eksikliğinde kalsiyum emilimi yetersiz olup ve hem kalsiyum hem de fosfat kaybedilir. Bu durumda kemik hastalıklarına, kırılmalara ve iskelet sistemini etkileyerek raşitizm hastalığına neden olur. Ayrıca yeni araştırma sonuçlarına göre de D